BÖBREK NAKLİNDEN SONRA OLUŞABİLECEK SORUNLAR
11.09.2014 11:54:32
Rejeksiyon (ret): Vücudun kendine yabancı olarak kabul ettiği organ veya dokuyu reddetmesidir. Nakil edilen organ vücudunuzda çalıştığı sürece bu risk hep olacaktır. Ancak birinci yıldan sonra bu risk azalacaktır. Kanımızda bulunan ve lökosit (akyuvar) olarak adlandırılan hücreler vücut savunmasında önemli görevler üstlenmiştir. Lökositler vücuda giren mikropları öldürür; vücudun kendi yapısında olmayan her türlü doku ve organı yabancı olarak tanır ve onu etkisiz hale getirmeye, dışarıya atmaya, özetle reddetmeye uğraşır. Bu nedenle vücudun bağışıklık sistemini baskılamak için ilaçlar kullanılmaktadır.
Rejeksiyon türleri:
Hiperakut rejeksiyon: Teorikte böbrek takıldığı anda hemen ameliyat masasında rejeksiyona uğrar. Tedavisi yoktur, takılan böbrek geri çıkartılır. Fakat pratikte günümüzde önceden yapılan LCM tetkikleri ile bu durum saptanabilir ve bu kişilerin nakil olması engellenir.
Akut rejeksiyon: Genel olarak nakil ameliyatından sonraki ilk 3 ay içerisinde görülür. İdrar miktarında azalma, kilo alma, ateş, halsizlik, böbrek ağrısı, karaciğer nakillerinde ise ciltte ve gözlerde sararma ile kendini gösterir. Böbrek naklinde kanda üre ve kreatinin, karaciğer nakli ise AST, ALT, bilirubin gibi testler, pankreas naklinde ise kan şekeri yükselir. Tedaviden çoğu kez başarılı sonuçlar elde edilir.
Kronik rejeksiyon: Nakil yapıldıktan yıllar geçtikten sonra görülür. İdrarda protein çıkması, bacaklarda şişlik, tansiyon yükselmesi, kanda üre ve kreatinin değerinde artma, sarılık, kaşıntı, karaciğer testlerinde veya kan şekerinde artış ile kendini gösterir. Ortaya çıkmasından birkaç yıl geçtikten sonra böbrek nakli hastası diyalize, pankreas nakli hastası insülin kullanmaya geri dönmek zorunda kalır. Karaciğer kronik rejeksiyonu daha nadirdir ama tek tedavisi tekrar nakil olmaktır. Bu rejeksiyon türünün ilaçlarla tedavisi yoktur.
Rejeksiyon belirtileri: (nakil edilen organa göre değişiklik gösterir)
- Nakil edilmiş böbreğin veya pankreasın üzerinde ağrı, hassasiyet ve şişlik olması
- 38ºC ve üzeri ateş olması
- Tansiyon yükselmesi
- Hızla kilo alınması
- Elde ve bacaklarda şişlik
- İdrar miktarında azalma
- Halsizlik, iştahsızlık, yaygın vücut ağrıları, kendini iyi hissetmeme
- Bulantı, kusma ve tekrarlayan ishal
- Kanda üre ve kreatinin düzeylerinin artması (böbrek), karaciğer testlerinin artması (karaciğer), kan şekerinin artması (pankreas)
- Karaciğer nakillerinde ciltte ve gözlerde sarılık olması
Bu belirtilerin olması mutlaka rejeksiyon olduğu anlamına gelmemelidir. Fakat organ nakli merkezinde bir hekim muayenesi zorunlu durumlardır. Yapılan incelemelerle rejeksiyon olup olmadığına karar verilir. Nakil organlarına biyopsi yapılmadan bu karara varılmamalıdır.
Eğer bu rejeksiyon ataklarını geçirmek istemiyorsanız size verilen ilaçları size anlatıldığı şekilde kullanmalısınız. Rejeksiyon belirtilerini mutlaka öğrenmeli, bu belirtiler kendinizde olursa en yakın organ nakli merkezine müracaat etmelisiniz.
İdrar yolu infeksiyonu: İdrar yolu infeksiyonu nakilli hastalarımızda sık görülen bir problemdir. Bu hastalıkta mikroplar idrar yollarının alt ucundan vücuda girerler ve idrar kesesinin içinde çoğalırlar. İltihaplanma burada sınırlı kalabilir ya da daha da ilerleyerek böbreklere kadar yayılabilir. Bu durumda sık idrar yapma, idrar yaparken ağrı ve yanma, idrar kaçırma, bazen kanamalı idrar yapma, ateş gibi belirtilerle ortaya çıkar. Bu durum aynı zamanda kreatinin yüksekliğine sebep olabilir.
Eğer iltihap böbrekleri de etkilemişse ateş daha yüksek olur ve böbrek ağrısı yaşarsınız. Bu durumu önemseyip hemen hastaneye başvurmalı gerekli kan ve idrar tetkikleri yaptırmalısınız. Çıkan laboratuar sonuçlarına göre ayakta veya yatırılarak antibiyotik ve sıvı tedaviniz başlanıp tedavi edilmelidir. Ayrıca reflü (kaçak) varsa sık idrar yolu infeksiyonu olmanız kaçınılmazdır.
Vesikoüreteral Reflü (idrar kaçağı): İdrar böbreklerden aşağıya doğru akar ve idrar kesesinde yani mesanede birikir. Bunun tersinin yani idrar kesesinden böbreğe idrar geçişinin olmaması gerekir. Bu duruma reflü yani kaçak denilmektedir. Tedavisi için uzun süreli antibiyotik veya bazı nadir durumlarda ameliyat gerekebilir.
Diyare (İshal): Günde üçten fazla dışkılamanız varsa ishalsiniz demektir. Bulantı ve kusma ile seyrettiği için ağızdan su ve gıda alımınız azalır. Buda yeteri kadar sıvı alamadığınız için böbrek fonksiyonunuzun bozulmasına, halsizliğe, infeksiyon olduğu içinde yüksek ateşe yol açar. Hastaneye geldiğinizde yatışınız yapılır ve damardan sıvı vererek sıvı- elektrolit dengesizliğiniz giderilir. İshal de potasyum kaybınız olacağı için kan tahlillerine göre potasyum takviyesi ve ishal için gerekli tedaviniz başlanır. Ayrıca dışkı kültürünüze bakılarak durum değerlendirilir.
Ödem: Alınan sıvının yeteri kadar atılamamasına bağlı olarak vücutta oluşan şişliklerdir. Ödeme bağlı olarak kreatininde yükselecek ve diğer tahlillerinizde de bozulmalar olacaktır. Bu nedenle hastaneye yatışınız yapılarak idrar söktürücü ve ödem çözülmeye çalışılarak kan değerlerinizin düzelmesi sağlanacaktır. Vücutta oluşan ödeme hemen müdahale edilmezse akciğer ve kalbe yükleme olacağı için vücudunuzda daha önemli hasarlar oluşacaktır. Bu nedenle ödeminiz olduğu an hemen doktorunuzla görüşmelisiniz.
Pnömoni (Zatürre): Akciğer dokusunun akut infeksiyonudur. Vücut direncinin azalması ile hastalık ortaya çıkar. Titreme, yüksek ateş, yanaklarda kırmızılık, terleme, dudak etrafında uçuk, göğüs ağrısı, öksürük, balgam solunum sıkıntısı şeklinde kendini belli eder. Antibiyotik kullanımı şarttır. Solunum sıkıntısına göre oksijen verilmesi gerekebilir. Bu nedenle hastaneye yatışınız yapılıp uygun tedavi seçeneği ile takibiniz yapılmalıdır.
Soğuk Algınlığı: Burun tıkanıklığı ve akıntısı, aksırık, boğaz ağrısı, boğazda yanma, ateş, baş ağrısı, öksürük şikayetleri ile kendini belli eder. Bu durum ağır seyreden bir tablo değildir. Doktorunuza başvurup uygun destekleyici tedaviye başlanarak problem yok edilebilir.
Gribal Enfeksiyon: Etken İnfluenza virüsleridir. Belirtileri; baş ağrısı, yüksek ateş, üşüme titreme, kuru öksürük, miyalji, halsizlik, iştahsızlık, boğaz ağrısı devamında bulantı ve kusmadır. Evde ateş takibinizi zaten yapıyor olmalısınız. Ateşinize göre Doktorunuza başvurunuz. Klinik durumunuza göre yatış yapılıp uygun antibiyotik ve sıvı tedavisi başlanacaktır. Klinik tablonuz düzenlenene kadar maske takmalısınız.
Hipertansiyon (Yüksek Tansiyon): Hipertansiyon tansiyon değerlerinin yüksek seyretmesidir. Büyük tansiyon için kan basıncının 140 mmHg, küçük tansiyon için 90 mmHg civarında olması hipertansiyon olarak tanımlanır. Baş ağrısı, ense ağrısı, kafada sıcaklık hissi, yüzde kızarma, ateş basması, gözde basınç hissi, çarpıntı göğüs ağrısı, kulakta uğultu, konsantrasyon bozukluğu en temel belirtileridir.
Kullandığınız immunsupresif ilaçlar ve böbrek fonksiyonunuzdaki değişiklikler tansiyon yükselmesine neden olabilir. Bu nedenle düzenli tansiyon takibinizi yaptırmalı yüksek çıkan sonuçları doktorunuza bildirmeniz ve uygun tedavinin başlamasını sağlamalısınız. Aynı zamanda diyetinizde de tuz kısıtlaması yapmalısınız.
Diyabet (Şeker hastalığı): Kullanılan bazı ilaçların yan etkisi olarak şekeriniz yükselebilir. İdrarda artma, çok su içme, çok yemek yeme isteği, kilo alışı ya da azalması, halsizlik, yorgunluk, uyku isteğinde yükseklik, gece sık idrara çıkma, iyileşmeyen yaralar temel şikayetleridir. Kanda ve idrarda açlık kan şekerinize bakılarak tanısı konur. Hastaneye yatışınız yapılır ve insülinli mayi ile kan şekeriniz düşürülür. Daha sonra günlük rutin takipleriniz yapılır ve uygun dozda insülin yapılır. Aynı zamanda kullandığınız bazı ilaçlar değiştirilerek sorun çözümlenmeye çalışılır.
Akut pankreatit: Pankreas parankiminin akut inflamatuar sürecidir. Hastalığın başlangıcında pankreas asiner hücrelerinden salınan enzimlerin parankim içerisinde aktive oluşu ve kendini sindirmede rol alsa da hastalık ilerleyen aşamalarda sistemik bir hastalığa dönüşür.
Belirtileri karın ağrısı, karın üst bölümünde künt vasıflı özellikle sırtta ve kuşak tarzında bele yayılan şiddetli bir ağrıdır. Bulantı kusma ateş ile hastaneye başvurmayı gerektirir. Mutlaka hastaneye yatırılarak tedavi edilmelidir. Ağızdan gıda alımı kesilir. Damardan besleme yapılır. Şeker yükselmesi olursa bunlara da ayrıca müdahale edilir.
Derin Ven Trombozu: Damar içinde kan pıhtısının oluşması ve böylece kan akışının engellenmesi durumudur. Bacakta ödem, uyuşma, ağrı, siyanoz (morarma) belirtileri olur. Hastaneye yatırılarak tedavi edilmelidir. Derin ven trombozu tedavisinde heparin infüzyonu uygulanır. Hastanın yatak istirahatı şarttır.
Tromboflebit: Genelde ameliyattan 7-14 gün sonra ortaya çıkar. Ameliyat sonrası gelişen dehidratasyon ( sıvı kaybı) kan akımının yavaşlamasına ve kan pıhtılaşmasına neden olabilir. Uzun süre hareketsizlik ve şişmanlık da bu komplikasyonun gelişmesinde rol oynar. Tromboflebit daha çok femoral (bacak) ve iliyak venlerde görülür. Ameliyat sonrası bacak egzersizlerinin yaptırılması hastanın erken dönemde ayağa kaldırılmasıyla bu risk ortadan kaldırılır.
İleus (bağırsak düğümlenmesi): Bağırsak içeriğinin ilerlemesinin durması, geri tepmesi veya bozulmasıdır. Genellikle daha önce karın ameliyatı geçirmiş ve periton kateteri olan kişilerde görülür. Tam veya kısmen tıkanma olabilir. Karın ağrısı, bulantı kusma, karında şişlik, gaz ve dışkı çıkışlarının olmaması temel şikayettir. Hastaneye yatırılması gereklidir. Öncelikle ilaçla ve takiple kendiliğinden düzelebilir. Buna rağmen şikayetler geçmezse ameliyat edilerek durum düzeltilmelidir.
Atelektazi (Akciğer büzülmesi): Ameliyat sonrası erken dönemde gelişebilecek en önemli komplikasyonlardan biridir. Akciğer dokusunun bir kısmının bazen hepsinin havasız kalarak büzülmesi olayıdır. Etkili soluk alıp verilmediğinde ve hareketsizlikte hastalık daha kolay ortaya çıkar ve ilerler. Bu nedenle size ameliyat öncesi verilen triflu topları çok iyi çalışılmalı ve bol yürümelisiniz. Buna rağmen ateşinizin olması atelektazinin olmasını işaret eder. Bu nedenle uygun antibiyotik tedavisi başlanır ve bol mobilize olmanız ve solunum yolları egzersizlerini arttırmanız istenir.
Sivilce: Kullanılan bazı ilaçlara bağlı olarak yüzünüzde sivilce oluşabilir. Bu durum o kadar önemli bir sorun değildir. İlaç kullanılmaya devam edilmelidir. Çünkü zamanla bu sivilceler kendiliğinden geçecektir.
Kıllanma: Kullandığınız siklosporin adlı ilaç kıllanmaya sebep olabilir. Kıllanma sorunu ise bayan hastalarımız ağda ve kimyasal ajan içermeyen tüy azaltıcılar kullanılarak çözümlenebilir.
Ağız içi Aft: Organ nakilli insanlar bağışıklık sistemini baskılayıcı birçok ilaç kullanmaktadırlar. Bu nedenle ağız sağlığı oldukça önemlidir. Naklin ilk gününden itibaren günde üç kez diş fırçalanması ve günde dört kerede antifungal gargara yapılması istenilir. Bunun nedeni ise ağız içi yaraların oluşumunu önlemektir. Nakilden 6 ay sonra bu ilaç kesilir. Bu dönemden sonra ağız sağlığınıza dikkat etmezseniz virüs veya bakteri ajanları ağız içinde ve dışında yaralara neden olabilirler. Bu durumda tekrar gargaranız başlanır ve bu yaralar kurutulur.
Herpes Simplex (Uçuk): Kullanılan bağışıklık sistemini baskılayıcı ajanlara bağlı olarak herpes virüsleri çok çabuk bir şekilde vücudunuza yerleşebilirler. Bunlardan biride uçuktur. Bu durum olduğu zamanda hemen doktorunuza başvurunuz. Yoksa hızlı bir şekilde ilerleyebilir ve büyük yaralara neden olabilir. Doktorunuz uygun tedaviyi başlayarak sorunu yok edecektir. Uçuğa neden olan HSV-1 virüsüdür. Bu virüs ilerlediği takdirde sinir harabiyete ve felçlere neden olabilmektedir.
Zona: Herpes zoster suçiçeği virüsünün yaptığı infeksiyondur. Kullandığınız bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar bu infeksiyonun vücutta kolay çoğalmasına neden olur. Derinin bir bölgesinde yanma, batma tarzında ağrı ve duyarlılık artışı belirtileridir. Deride döküntü, baş ağrısı, ateş, bu bölgelerde kabarıklık ve su toplama, kızarıklık görülmektedir. Su toplayarak oluşan kabarıklıklar 2-3 hafta sürebilir. Bu bölgede deri döküntüleri oluşmayabilir. Fakat ağrı oldukça şiddetlidir. Tedavisinde ağrının şiddetini azaltacak ağrı kesiciler kullanılabilir. Damardan sıvı, antiviral tedavi başlanır. Ayrıca bu bölgeye uygun antiviral pomatlarla lokal tedaviye devam edilir.
CMV (Cytomegalovirüs): CMV herpes virüs ailesinden bir DNA virüsüdür. CMV infeksiyonu cinsel ilişki ve virüs içeren vücut salgıları (kan, idrar ve tükürük) yolu ile bulaşmaktadır. CMV infeksiyonunun özel bir klinik belirtisi yoktur. Ancak ateş, lenfositoz, lenfadenopati, halsizlik, karaciğer ve dalakta büyüme (Hepatosplenomegali) görülebilir.
Yara yeri infeksiyonu: Ameliyat sonrası dikiş yerleriniz infekte olabilir. Yaranın pansumanının yeterli yapılamaması, yaranın ıslak veya nemli olması infeksiyona neden olabilir. Bu durumda dikiş yerinizde sarı-beyaz iltihap akıntılarınız başlayabilir. Bu durumda iltihaplı bölgenin bakımı için düzenli pansuman edilmelidir. Eğer ateşiniz yükselmeye başladı ise uygun antibiyotik tedavisine başlanır.
Yara açılması: Ameliyat bölgesinde dikişlerin ayrılarak bir açıklığın olmasıdır.
Eviserasyon: Beden içindeki organın kesi yerinden çıkmasıdır. Yara açılması ve eviserasyon kronik hastalığı olan (diyabet vb.) beslenmesi bozuk, çok zayıf ve şişman hastalarda daha sık görülür. Yara açılması ve eviserasyonda yara açılmasına neden olan faktörlerin yanı sıra ameliyatta yaranın uygun şekilde kapatılmaması ve öksürük, hapşırma, kusma nedeni ile dikişlerin aşırı derecede gerilmesi de rol oynar.
Yorumlarınız
Haberin okunma sayısı :
37990
Önemli not: diyalizmerkezleri.org, siteye alınan haberlerin içeriği hakkında sorumluluk kabul etmez. Haberi orjinal kaynağından yargı yolu ya da karşılıklı rıza sonucu kaldırtmışsanız, sitemize başvurarak haberin sitemiz içeriğinden de kaldırılmasını sağlayabilirsiniz. Haberlerde gizli reklam bulunması olasılığı vardır.
Diğer Haberler