ORGAN BAĞIŞI GÜNAH MI ?

20.01.2013 20:21:38

  Organ naklinin ülkemizde iyi durumda olmadığını bununda insanlardaki dini açıdan tereddütlerin olmasından kaynaklandığını belirten Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Durmuş; asıl yargılanacak olanın irade olacağı için organ bağışında dinen sıkıntı olmadığını belirtti.

 Antalya Sağlık Müdürlüğü Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi 2012 yılı değerlendirme toplantısı Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Uzm. Dr. Arif Kapuağası, Antalya Vali Yardımcısı Mehmet Kurtoğlu, Antalya Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi sorumlu hekimi Dr. Ferhat Sarıbek, Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Durmuş, Uluslar arası Antalya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ekrem Kurt ve Antalya İl Sağlık Müdürlüğü Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi Organ Nakil Koordinatörü Hatice Yeniçerioğlu’nun da katılımı ile gerçekleştirildi.

 Toplantının açılışta konuşan Antalya İl Sağlık Müdürü Dr. Adem Bilgin ‘Organ nakli ihtiyacında böbrek ihtiyacı son zamanlarda hızla artış kaydediyor. Diyaliz hastası sayısındaki artış oranının, dünyada Yüzde 6 olmasına karşın Türkiye'de yüzde 13-15 oranındadır. Diyalizle tedavisi devam eden 70 bin böbrek hastası bulunuyor. Bir böbrek hastasının yıllık maliyeti 25 bin dolar. Çıkan maliyet 1,75 milyar dolar gibi korkunç bir rakamdır. Gelişmekte olan değil, gelişmiş ülkelerin bile bu ekonomik maliyeti kaldırması zordur. Organ naklinde ilk sırada kadavra kullanımı mevcuttur.’dedi.

 TEK EKSİĞİMİZ ‘KADAVRADAN NAKİL’

Türkiye'de 100 bin kişinin organ beklediğini belirten Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Uzm. Dr. Arif Kapuağası  ‘Organ nakli önemsenmesi gereken bir konudur.22 Bin kayıtlı organ nakli bekleyen hasta mevcut.100 Bin yakında Kalp, Karaciğer, İnce Bağırsak, Akciğer tedavisi olan ve organ bekleyen hastamız mevcut. Bunların tek şansıda organ naklidir. Organ naklinde canlıdan nakillerde dünya birincisiyiz. Ancak kadavrada bu durum tam tersi bir oranda. Tek eksiğimiz kadavradan nakildir. İspanya’da beyin ölümü gerçekleşen her 100 kişiden 85’i organlarını bağışlarken ülkemizde bu oran 100 kişiden 25’i organları bağışlıyor. Kalp, ince bağırsak, akciğer gibi organların naklini bekleyen hastaların hayatta kalabilmelerinin tek çaresi kadavradan organ bağışıdır. Kadavra bağışını maddi olarak da değerlendirmek gerekiyor. Bir hastanın akciğer nakli için yurt dışına gönderilmesi 400 bin avroya mal oluyor. Antalya’da ise genel anlamda organ naklini değerlendirdiğimizde başarılı bir grafik çizmektedir. Ancak son dönemde bu başarılı grafik durağan bir hale geldi. Antalya’da bu grafiğin tekrar yükselmesi için toplantılar ve konferanslarla kadavradan nakil oranlarını yükseltebiliriz.’dedi.

 AİLE REDDİ ORANI ARTIYOR

Antalya Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezinin 2006 tarihinde Antalya Devlet Hastanesinde hizmete başladığını belirten Antalya Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi sorumlu hekimi Dr. Ferhat Sarıbek ‘2012 yılı 22 Bin 187 organ nakli bekleme listesinde hasta bulunuyor. Bölge Koordinasyon Merkezimiz 5 Milyon 676 Bin 440 kişinin yaşadığı Afyon, Burdur, Karaman, Konya, Isparta ve Antalya’nın da içerisinde bulunduğu bölgeye hizmet vermektedir. Antalya’da organ nakillerinin artmasına rağmen beyin ölümlerinde aile reddi artmaktadır.2006’da 41 Beyin ölümünde 27 donör bağış yaparken 8 aile organ naklini red etmiş,2007’de 57 Beyin ölümünde 21 donör bağış yaparken 23 aile organ naklini red etmiş,2008’de 49 Beyin ölümünde 23 donör bağış yaparken 16 aile organ naklini red etmiş,2009’da 111 Beyin ölümünde 44 donör bağış yaparken 45 aile organ naklini red etmiş,2010’da 160 Beyin ölümü gerçekleşirken 50 donör bağış yaparken 54 aile organ naklini red etmiş,2011 yılında 175 Beyin ölümü gerçekleşirken 55 donör organ bağışı yaparken 72 aile organ bağışını red etmiş ve son olarak ta 2012 yılı içerisinde 181 Beyin ölümü gerçekleşirken 45 donör organlarını bağışlarken 136 aile organ bağışını red etmiştir.’dedi.

 ÖLÜM SONRASI İRADE YARGILANIR

Organ naklinin ülkemizde iyi durumda olmadığını bununda insanlardaki dini açıdan tereddütlerin olmasından kaynaklandığını belirten Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yrd. Doç. Dr. Abdullah Durmuş ‘Toplumumuzda bilgi eksikliği mevcuttur. İslamın korunmasını istediği 5 temel ilke vardır. Bunlardan biriside candır. Diğerleri din,akıl,nesil ve maldır.Organ nakli de bir tedavi yöntemidir.Çünkü organ nakli;Vücutta görev yapamayacak kadar hasta hatta bedene zararlı hale gelen organın yerinden alınarak sağlam başka bir organla cerrahi yöntemle değiştirilmesidir.Halkımızın organ naklinde ilk olarak yaşadığı korkuların başında günah işlerse sorumlusu biz miyiz? Bu sorunun cevabı ise basittir. Evet yapılan günahlara organlar şahitlik edecektir ancak günahlar organın sorumluluğunda değildir. Günahı işleyen irade olduğu için ruh günahların karşılığını ödeyecektir. Bir başkasına da organlar verilince günahkâr olan organlar değil organ bağışında bulunulan irade sorumlu olacaktır. Asıl yargılanacak olan irade olacağı için organ bağışında sıkıntı yoktur. Ayrıca çift taraflı da israf söz konusudur. Hem organlar israf ediliyor hem de organ nakli bekleyen hastaların tedavi masrafları sürüyor. Ancak organ nakli yapıldığında bu oran ilk yıl 25 bin dolar seviyesinde kalmaktadır. Organ bağışı sonrasında ise aile tarafından yapılan dualarda bu sevabın artmasını sağlar. Kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’de Maide suresinde ‘Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olmaksızın kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir canı kurtarırsa bütün insanların hayatım kurtarmış gibi olur.’ buyruluyor. Ölüm sonrasında geriye bırakılan hayırlı evlat, okul, cami eserler bırakanların sevap defteri kapanmayacağı ve sevap yazılacağı belirtilir. Organ naklinde de o organdan dolayı vefat edene sevap yazılır ’dedi.

 ORGAN NAKLİ 4.DERECE HISIMLARA KADAR

Organ naklini hukuksal açıdan değerlendiren Uluslar arası Antalya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ekrem Kurt ‘Canlıdan yapılan organ nakillerinde alıcının ve vericinin kişilik haklarından olan vucüt bütünlüğüne bir müdahale bulunmamaktadır. Ancak bu müdahale, hukuki usullere uygun yapıldığı takdirde, üstün bir özel menfaate hizmet ettiği için hukuka uygun sayılır. Canlıdan organ nakli; alıcının en az 2 yıldan beri fiilen birlikte yaşadığı eşi ile dördüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından yapılabilir. Bu noktada Birinci derece hısımlar kişinin ana ve babası ile kendi çocuklarıdır. Ve buna evlatlıklar da dâhildir. 2. derece hısımlarda ise bir kimsenin büyük anne ve büyük babası, torunu ve kardeşidir.3.derece hısımlar ise torununun çocuğu, yeğeni, teyze, dayı, hala ve amcası anne ve babasının büyük anneleri ve büyük babalarıdır.4. derece hısımlar ise Büyük anne ve büyük babasının anne ve babaları, torununun torunu, kardeşinin torunu, Anne ve babasının teyzesi, halası, dayısı ve amcası olabilir. Yönetmelik,hısımların tam yada yarım kan olmaları bakımından bir ayrım yapmamıştır.Dolayısıyla yarım kan hısımları da 4. dereceden daha uzak olmamak kaydıyla etik kurul sürecine gerek kalmadan organ alıp verebilirler.Üvey kardeşlerin durumunda ise ne anne nede baba bir kardeştir.Aralarında bir kan bağı bulunmadığı için hukuken aralarında bir hısımlık bulunmamaktadır.Evlatlık;doğal ailesi ile de hısımlık bağını koruduğu için 4. dereceyi aşmamak kaydıyla kan hısımlarından organ alması ve vermesi mümkündür.Akraba dışı canlıdan organ naklinde ise ilde oluşturulan etik komisyonun verici ile alıcı arasında mevzuata aykırı herhangi bir hususun bulunmadığını ve etik açıdan organ bağışının uygunluğunu onaylaması ile yapılabilir.Bir kimsenin organ bağışladığını resmi ve yazılı bir vasiyetle belirtmemiş veya bu konudaki istediğini 2 tanık huzurunda açıklamamış ise sırasıyla ölüm anında yanında bulunan eşi,reşit çocukları,anne veya babası veya kardeşlerinden birisinin bunlardan yoksa yanında bulunan herhangi bir yakının muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir.Aksine bir vasiyet veya beyan yoksa kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular alınabilir.Ölü sağlığında kendisinden ölümünden sonra organ veya doku alınmasına karşı olduğunu belirtmiş ise organ ve doku alınamaz.’dedi.

 HEKİMLER AYDINLATMAK ZORUNDA

Organ ve doku alacak hekimlerin yükümlülüklerine dikkat çeken Uluslar arası Antalya Üniversitesi Yrd. Doç. Dr. Ekrem Kurt ‘Organ ve doku alacak hekimlerin yükümlülükleri noktasında ise vericiye uygun bir biçimde ve ayrıntıda organ ve doku alınmasının yaratabileceği tetkikler ile bunun tıbbi, psikolojik, ailevi ve sosyal sonuçları hakkında bilgi vermek zorundadır. Buna aydınlatma yükümlülüğü denilmektedir. Organ ve doku verenin alıcıya sağlayacağı yararlar hakkında vericiyi aydınlatmakta bu kapsamdadır. Akli ve ruhi durumu itibariyle kendiliğinden karar verebilecek durumda olmayan kişilerin vermek istedikleri organ ve dokuları almayı reddetmek. Tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulamak suretiyle, biri kardiolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan 4 kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır.’dedi.

 BAĞIŞ REDDİNDE İLK SIKINTI ‘ÖLÜM KAVRAMI ANLAŞILAMAMASIDIR.’

Antalya İl Sağlık Müdürlüğü Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi Organ Nakil Koordinatörü Hatice Yeniçerioğlu ‘Türkiye’de genel olarak organ bağışının red nedenleri sırasıyla Beyin ölümü kavramının anlaşılmaması, vücut bütünlüğünün bozulacağı endişesi, Toplumdaki genel güvensizlik, basında çıkan olumsuz haberler, Hastaneye, hastane personeline ve sağlık sistemine tepki, Ani gelişen süreçte şokun atlatılamaması ve kabullenememe, Organ bağışı ve nakillerinin dinimizce uygun olmadığı düşüncesi, Sosyal problemler(etrafa ne deriz?) ve negatif vasiyetler gelmektedir. Birçok aile beyin ölümünü anlıyor ve organ bağışını tercih etmeyerek tüm destek tedavilerin kesilerek cenazelerinin teslim edilmesini istiyor. Organ naklinin gerçekleşmemesinde dinimizce de uygun olmadığı düşüncesi ilk sıralarda gelmektedir. Bu noktada ilk vaka ise Günahkâr birine organ gider onun sorumluluğunu alamayız diyerek bağış yapmak istemiyor. Özellikle genç hastalar için ölümü kabullenememe. Allah’tan umut kesilmez düşüncesini yıkılamamasından kaynaklanmaktadır. Vücut bütünlüğünün bozulma endişesi ön plana çıkmaktadır. 2. vaka ise Aileler sağlık sisteminde karşılaştıkları sorunlar ve yaşadıkları öfke nedeniyle bağış yapmıyor. Vefat edenin bu konudaki fikrini bilmiyorum. Bu nedenle sorumluluk ve vebal almak istemiyorum diyenlerin oranı oldukça fazladır. Bunun dışında sağlığında organ bağışlanmaması için vasiyetinin olması da etkendir. Bunun yanı sıra basında yazılı ve görsel alanda, Tv ve internetteki olumsuz haberler nedeniyle organ bağışından vazgeçilmektedir. Beyin ölümünün gerçek ölüm olduğuna inanmama. Aile ve yakınları tarafından kalp durmadan gerçek ölüm olduğunu kabul edememeleri Ailenin sosyal çevrelerinden şu cümleleri duyma korkusu: ölmeden kalbi atarken organlarını satmışlar, ölmeden daha soğumadan organlarını vermişler, hastaneden para almışlar, ben olsam vermezdim nasıl kıydınız gibi ifadeler. Aile içinde fikir birliğinin olmaması. Ailenin bir din adamına danışma ihtiyacı duyup sorması durumunda, kalbi dursun öyle verin, kalp durmadan ölüm gerçekleşmez, caiz değil gibi cevaplar vermesi ki din adamları arasında da farklı düşüncelerin olması buna etkendir. Beyin ölümü tanı sürecinde hastanemizde yaşadığımız sıkıntıların başında destekleyici test yapamamak. Ek test sürecinde sorunlar yaşamaktayız. Beyin kan akımını gösteren bir test yöntemimiz yok. Buna bağlı olarak da yasal bekleme sürecinde vakalarımızı kaybediyoruz. Uzman doktorlardan bazıları beyin ölümü heyetinde bulunmak istemiyorlar.  Bunun yanında gece çağrılmak istenmiyorlar. Beyin ölümü deklarasyonun da yoğun bakım doktoru ile primer doktoru arasında sıkıntı yaşanıyor. Hastanelerimizde ek test yapılamaması nedeniyle pediatrik vakaların tanı süreci uzuyor. Hastane dışında okul eğitimi stant açma ve kurum eğitimleri veya yakın ilçe eğitimlerine gitmek için idareden izin alırken sorun yaşıyoruz. Yoğun bakım hekimleri beyin ölümü tanısını yoğun iş tempolarında ilave bir iş yükü gibi görmeleri tanı koyma sürecini zorlaştırmakta. Organ ve Doku Nakli Koordinatörlüğü hastane yönetimi tarafından gereken ilgi ve desteği görmemektedir. Hastanede Organ ve Doku Nakli Koordinatörlüğü’ne ait gerek aile görüşmesi, gerekse konuyla ilgili çalışmaların yapılacağı ayrı bir oda bulunmamaktadır. Akciğer travmalı hastalarda apne için önkoşulları sağlayamama,  destekleyici test yapamama. Hipoksik kalan hastalarda hemodinamik stabilite sağlanamadığında BT’ye götürememe, Apne testi yapamama, fizik muayane, refleks bakımı için bekleme.Yıl İçerisinde yapılan tadilatlar nedeniyle yoğun bakımlarımız yüzde 50 performansla çalışmaktadır.’dedi.

 ORGAN NAKLİ OKUL KİTAPLARINA EKLENSİN

Bu sorunların giderilmesi için önerilerde de bulunan Antalya İl Sağlık Müdürlüğü Organ ve Doku Nakli Bölge Koordinasyon Merkezi Organ Nakil Koordinatörü Hatice Yeniçerioğlu ‘ Her ilin her hastanenin şartları ve imkânları farklı olduğundan, hangi ek testin daha ulaşılabilir, olduğunun il genelinde belirlenmesi ve bu konudaki gerekli çalışmaların yapılması gerekir. Ek test yapılması ek test imkânlarının oluşturulması ve ek test yapacak personelin yetiştirilmesi gerekmektedir. Bakanlığımızın tıpkı obezite sigarayla savaş gibi organ bağışı kamu spotu oluşturmasını televizyonda beyin ölümü sonrasında bağış yapmayan ama sonrasında pişman olan ailelerin duygularını, bağış yapan ailelerin hissettiklerini, nakil olan ya da olamadan hayatını kaybeden insanların yakınlarının duygularını içeren çekimlerinin olmasıdır. Konuyla ilgili hem Bölge Koordinasyon Merkezi hem de hastane yönetimleri tarafından uzman hekimlerin bir araya getirilerek sorunlarının ve çözüm önerilerinin dinlenmesi bu konuya hareket kazandırabilir. Gerek ulusal medyanın gerekse yerel medyanın desteğinin sadece Organ ve Doku Nakli Haftasında değil sürekli olması, halkın bu konuya bakış açısını değiştirmeye yardımcı olacaktır. Kamu hastane genel sekreterlerinin konuya ilgilerinin çekilip desteklerinin sağlanması için bilgilendirme toplantılarının yapılması yaptıkları işlerde performanslarının değerlendirilmesinde beyin ölümü, donör, nakil sayılarının da dikkate alınmasının sağlanması. Bakanlığımızın Diyanet İşleri Başkanlığı ile tıpkı PTT ile yaptığı protokol gibi bir protokol imzalayıp tüm Türkiye genelinde koordinatörlerce bütün din görevlilerine organ nakli konusunda bilinçlendirme eğitimleri yapılması, Okullarda organ nakli konusu ders programlarına eklenmesi uygun olacaktır.’dedi. Öte yandan Antalya İl Sağlık Müdürlüğü tarafından düzenlenen program sonrasında katılımcılara plaket verildi.

 

Kaynak :  Murat ÇIRACIOĞLU

Yorumlarınız


Haberin okunma sayısı : 7826
Önemli not: diyalizmerkezleri.org, siteye alınan haberlerin içeriği hakkında sorumluluk kabul etmez. Haberi orjinal kaynağından yargı yolu ya da karşılıklı rıza sonucu kaldırtmışsanız, sitemize başvurarak haberin sitemiz içeriğinden de kaldırılmasını sağlayabilirsiniz. Haberlerde gizli reklam bulunması olasılığı vardır.

Diğer Haberler